İdari Yargıda Maddi ve Manevi Tazminat
Anayasanın 125. maddesi son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kuralı yer almaktadır. 129. madenin 5. fıkrasında ise, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan Tazminat davalarının kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabileceği hükme bağlanmıştır.
Hizmet Kusuru ve Devletin Sorumluluğu
İdari Yargıda Maddi ve Manevi Tazminatın konusu, idarenin eylem ve işlemleriyle bireylere vermiş olduğu zararların Tazmini anlamına gelmektedir. Bu anlamda idarenin sorumluluğu, sorumluluk hukukunun bir parçası olmaktadır. Ancak bu sorumluluk, idarenin özerk bir hukuk dalı olması sebebi ile Özel Hukuktaki sorumluluktan farklıdır. İdareye karşı açılacak tazminat davalarına Tam Yargı Davası adı verilir ve bu dava ile, İdare Hukuku alanında ihlal edilmiş bir hakkın yerine getirilmesi ya da uğranılan zararın tazmini sağlanır.Tam yargı davasının açılabilmesi için, bir zararın varlığı,zararın idareye yüklenebilir olması ve zararla idarenin faaliyeti arasında bir illiyet bağının varlığı gereklidir. Bu zararla İdareyi sorumlu tutabilmenin ilk şartı, zarara uğrayanın maddi ve manevi varlıklarında azalmanın gerçekleşmesidir. Böylece zarar gören kişi, Maddi ve Manevi Tazminat talebinde bulunabilecektir.
Maddi Tazminat kişinin malvarlığında eksilmeye karşılık maddi ölçeklerle hesap edilebilecek bir tazminat iken, Manevi Tazminat maddi ölçeklerle hesaplanması mümkün olamayan, tamamen hakimin kanaat ve takdirine bağlı olarak gelişen ve karşılık olarak yine maddi ölçekle hesaplanılabilecek özellik taşır. Manevi Tazminat, malvarlığının aksine, şahıs varlığına ilişkin olup, kişinin, kişilik hakkının, haksız bir eylem sonucunda ihlali ile bu eylem neticesinde duyduğu fiziki ve manevi acı, elem, keder, ızdırap yaşama karşı olan isteğinde azalma oluşması sebebiyle uğradığı manevi zararın karşılığında istenilen nakit veya nakit dışındaki tazmin şeklini ifade eder. Maddi Tazminatta, maddi zararın tespiti ile eski hale getirme kolay ve giderilmesi mümkün iken, manevi zararda zararın tamamen giderilmesi ve eski hale getirme mümkün değildir. Ancak duyulan acıyı hafifletmek, bozulan ruhsal dengeyi tekrar sağlamak üzere kullanılacak araç ta, bir miktar para olmaktadır. Anayasa Mahkemesi bir kararında şunu vurgular ; Para bugün için halen bir mübadele aracı ve hesaplaşma birimi olarak fiyatların adlandırılmasında, borçların yerine getirilmesinde,eşya ve hizmet karşılıklarının ödenmesinde, değerlerin, servetlerin ölçülmesinde kullanılan en elverişli tek buluş olduğuna göre, manevi zararların değerlendirilebilmesinde ve karşılanmasında paradan yararlanmaktan kaçınılamayacağı ortadadır. Para bu alanda eksiktir, yetersizdir ancak daha iyisi ve elverişlisi bulunmadığı içindir ki, aracılığından vazgeçilememektedir.
Manevi Tazminat davalarında, zarar sonucu duyulan üzüntüyü tam olarak ölçmek ve karşılamak mümkün değildir. Maddi Tazminat miktarının tayininde, kullanılan objektif hesaplama yöntemleri, manevi tazminat miktarının tayininde mümkün olmayacağı için, bu miktarın tayini büyük ölçüde hakimin takdirine dayanmaktadır. Ancak bu takdir yetkisi de, hakkaniyet ve adalet ilkeleri ile sınırlıdır. Geliştirilen yargı içtihatlarıyla, birtakım ilkeler benimsenmiş, olayın özelliğine göre, zarar görenin kusuru, idari faaliyetin niteliği, zarar görenin kişisel durumu ve özellikleri, duyulan fiziksel ve manevi acı, elem ve üzüntü ile orantılı ve haksız zenginleşmeye neden olmayacak bir miktar belirlenmesi gibi unsurlar, manevi tazminata hükmedecek yargı mercilerinin göz önünde bulundurması gereken ilkeler olarak belirlenmiştir.