Türk Ceza Kanununda İftira Suçunun Yeri
İftira, Hukuk Tarihinde, çok eski dönemlerden beri cezalandırılan bir fiildir. Eski Yunanda iftira, cezalandırılan bir fiil olarak kabul edilmekte, isnadını delillerle ispatlayamayan kişinin fiili olarak anlamlandırılmaktaydı. M.Ö.100 yıllarında “suç” niteliğini alan iftiranın yaptırımı ilk başlarda sanığın alnının damgalanmasıydı. Bu suçu işleyenleri somut cezaya çarptırmalar ise, M.S.100 yıllarına rastlar ve yaptırım kısas kurallarına göre belirlenirdi. İslam hukukunda, iftira, bir suçu ya da sıfatı isnad edip te iddiasını ispatlamayan kişinin eylemidir. Osmanlı Hukukunda ise gerek Kanuni döneminde gerekse de Tanzimattan sonraki Kanunname ve Kanunname-i Hümayunlarda iftira suçu yer almıştır. Günümüzde “adını lekeleme, çamur atma, atıp tutma” anlamlarına gelen iftira, Ceza Hukuku bakımından; bir kişinin işlemediğini bildiği halde, bir kimse hakkında soruşturma kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için, ihbar veya şikayette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla hukuka aykırı bir fiil isnad etmesidir.
Suç Tipinin Özellikleri ve Hukuki Konusu
İftira suçu 5237 sayılı T.C.K nun 267.maddesinde yer alır ve devamı maddelerde suçun nitelikli halleri belirtilir. İftira suçunda masum kişiye isnad edilen hukuka aykırı fiilin gerçekte işlenmiş olup olmamasının önemi yoktur.Önemli olan, o fiilin, isnad edilen kişi tarafından işlenmemesidir.İftira suçunun Hukuki konusu suçun ihlal ettiği hukuki varlık ya da menfaattir. Hukuki varlık suçun mağdurudur, menfaatin sahibi de aynı şeklide mağdurdur. Doktrinde bu suçun ihlal ettiği birden çok menfaat olduğunu savunanlar vardır. Örneğin bazıları bireyin menfaatini şerefinin korunmasıyla sınırlı tutarken, bazıları buna bireyin, hürriyetinin, mal varlığına ilişkin değerlerinin, vücut bütünlüğünün zarar görmemesindeki veya bu değerlerin zarar görme tehlikesi ile karşılaşmamasındaki menfaatlerini de eklerler. Her suçta olduğu gibi bu suçta, dolaylı olarak, genel menfaati etkiler. Bu nedenle genel menfaatin sahibi olan devletin suçun devamlı pasif süjesi olduğu söylenebilir. Çünkü Devletin kendisinin ve toplumun emniyetini sağlama bakımından bütün suç tiplerinde görülebilecek bir menfaati vardır.
İftira suçunun faili herkes olabilir. İftiraya uğrayan kimsenin belirli olması gerekir. Fiil Faili olarak, yaşı küçük olan ya da akıl hastası olan kişiler, bu ehliyete sahip olmadığından bu kimselere yapılan isnatlar bakımından iftira suçu gerçekleşmez.İftiraya uğrayan kimse birden fazla olabilir, ancak kişi sayısı kadar suç oluşmaz, suçun konusu kadar suç olabilir.
5237 sayılı kanun, basın ve yayın yolu ile deyimi ile, her türlü yazılı, sözlü, işitsel, görsel ve elektronik kitle iletişim aracılığı ile yapılan yayınlar anlaşılır (T.C.K. m.6/1-g). Radyo, Televizyon, gazete, internet gibi işitsel, görsel, yazılı, elektronik kitle iletişim araçları ile bu suç işlenebilecektir.Kanun ihbar veya şikayet yoluyla yapılan asılsız isnatların yetkili makamlara yapılması koşulu ile bu suçu oluşturabileceğini kabul etmiştir. Basın yayın yoluyla yapılan isnatlarda bu koşul aranmaz, yetkili makamlar bu işlenme biçiminde iftirayı dolaylı olarak öğrenmektedirler.İftira suçu kasten işlenebilen suçtur.5237 sayılı kanun iftira suçu bakımından genel kastın yanında, hukuka aykırı fiili isnad edende masum kişi hakkında idari bir yaptırım uygulanmasını ya da soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını sağlama amacı olan özel kastı da aramaktadır.
Sonuç
Yeni T.C.K, iftira suçu ile ilgili yeni düzenlemelere gitmiştir. Örneğin bu suçta dava zamanaşımı, mağdurun fiili işlemediğinin sabit olduğu tarihten itibaren başlamaktadır. Basın ve yayın yolu ile yapılan isnatlar suçun kapsamına alınmıştır.Ayrıca maddi eser ve delililerin de uydurularak iftirada bulunulması hali, nitelikli hal olarak düzenlenip, cezanın yarı oranında arttırılacağı belirtilmiştir. Kanunda halen bir takım belirsizlikler de olup, bunların da giderilebileceğini düşünmekteyiz.